Bi kere ara ara haber alamıyordum -bu çok olur- O gün için de geleceğim yanına demişti -bu da çok olur, yani demesi- ben uçağa biniş, uçaktan iniş, otobüse biniş, eve varış saatini hesapladım aşağı yukarı. yemek falan yaptım, evi toparladım. Beklemeye başladım. Saat akşam 8 civarıydı, yanlış hatırlamıyorsam. Hava kararmaya yüz tutmuştu. Müzik kanalı açıktı sadace, ışıkları açmamıştım. Evin caddeye bakan penceresinin karşısına geçtim, yaslandım. Elinde bavulla sokağa girmesini bekledim. Bekledim...bekledim... saat ilerledikçe ağladım, daha çok ağladım. Sonra bi bira açtım. ağlarken uyudum öyle.
Daha bir çok defa oldu bu, geleceğini söylediği gün haber alamayışım. Ama ben bi daha pencerede saatlerce beklemedim hiç. hatırladıkça çok acıdım o halime. Yine bekledim. ama koltukta bekledim. Gelmeyecek galiba diyerek bekledim. Yine ağladım, yine içtim... Hiç böyle umutsuzluğa kapıldığım bi anda geldim diye karşıma çıkmadı. Ben hep bekledim, hala beklerim. Çünkü benim aşık olduğum adam böyle bi adamdı. Hani hiç bilmesen de bu adam şöyle bi durumda böyle davranır diyebilirsin ya, ben de öyle bildim onu, öyle bilmek istedim. Öyle olmadığını defalarca göstermesine rağmen inatla aşık olduğum adamı aradım onda. İnatla aşık olduğum adam olmadı. Ben yine de aşıktım hep.
Bi kere, hayatımın büyük felaketi diyebileceğim dönemde, ayrıydık -tek felaket bu değildi- Ve tam benim doğumgünümü içine alan bi dönemdi. Yok dedim yapmaz, doğumgünümde beni yalnız bırakmaz dedim. Aşık olduğum adam öyle biri ya hala gözümde. Her bakımdan korkunç bi gündü ve ben bütün gün işyerime gelmesini bekledim. Akşam eve döndüğümde evde bulmayı bekledim. Değildi tabii. Yapabilmişti. Beni o gün, o halde yalnız bırakmayı başarabilmişti. İçine sindirebilmişti bunu. Bir refleksle eli telefona bile gitmemişti. O gece saat 12'yi geçtiğinde, yani artık doğumgünüm bittiğinde, içimden onu alkışladım. Ben de bu kadar soğukkanlı olmak isterdim çünkü. Ve hissettim, içimden birşeyler koptu. Bir daha hiç tamir olmadı, maalesef. Uğraşmama rağmen olmadı. Keşke olsaydı. O zaman onun duyarsızlığının acısını ben çekmezdim. Keşke yaptığımız tüm yanlışlar sadece kendimizi etkilese. Başkalarının hayatlarına kara leke olmasa. Bu dönem, benim hayatımın, benden kaynaklanmayan sebeplerle gelişen kara lekesi, büyük felaketi. Tabii o kara lekeyi kenarıya itmeye çalışıp birşey olmamış gibi devam eden benim. Yaralı yaralı devam eden, savaş filmlerindeki gibi. Bkz: Şebnem Ferah - Mayın tarlası
O yüzden, şu anki düşüşümde % 50 pay benimdir, hiç bir yanlış yapmamış olsam da yapılanı kabul etmem de suçtu çünkü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder