Derin ve açık yaralar vardır ya, Önce çok acır, çok çok acır. Ne uyku kalır ne keyif ne iştah... Yaran nerdeyse canın orda derler. Hiçbişeye tam odaklanamazsın, net düşünemezsin, sürekli meşgul eder seni. Herşeyi iyileştiğin zamana ertelersin. Sonra bakarsın acı değişiyor. Azalıyor mu ne? Daha az meşgul ediyordur artık seni. Günün 24 saati kendini hatırlatmıyordur, arada bir tamamen unutarak gülebilirsin, işini yapabilirsin, yemek yersin. Plan program bile yapmaya başlarsın, şimdiden azaldı, yakında tamamen geçecek diye. Sonra anormal bi kaşıntı başlar. Artık acımadığı zamanlarda kaşınıyordur. İyileşiyor demek derler. Sen de öyle dersin. 1 gün 2 gün 3 gün...Kaç gün daha??
İyileşiyorum derken niye kaşınıyor ki bu yara olup olmadık zamanda? Niye başa dönüyormuş, hiç geçmeyecekmiş gibi hissettiriyor?
Ya benim ne suçum var ki şimdi bu yükle baş etmek zorunda olayım? Niye? Niye niye??? Niye bu kadar aclı olmak zorundaydı? Senin, daha olmadı hayatın, birinin bana bunu açıklamaya borcu var! Kimin yüzü varsa çıksın ortaya. Anlaşalım demiyorum. Ama bu iş başka türlü olmalıydı. Ya sen çık neden böyle bir saçmalığa ihtiyaç duyduğunu anlat adam gibi ya da hayat göstersin bana, bu şerden nasıl bir hayır doğacağını artık. Borcunuz var. Hiç bi hakkım için hiç bi zaman ısrarcı biri olmadım ben. Ama bu işi bu kadar kanatarak yaptın ya, sonsuza kadar iki elim yakanda olsun. Aldığın nefes benim gibi yarım olsun. Çünkü ben bilmiyorum artık seni kimsin, kimdin veya ne zaman değiştin. Benim sevdiğim, hala deli gibi özlediğim adam hiç varoldu mu, ben mi öyle sandım, hep mi kandırdın yoksa sonradan mı değiştin? Ben niye uyumadan önce yastığını kokluyorum hala, kimin sarılışına, verdiği güvene bu kadar ihtiyaç duyuyorum da yastıklara sarılıp uyuyabiliyorum? Sen o musun? O güveni veren adam mı? Yoksa hep yalan mıydın, hep iyi bi oyuncu mu?
Sen! Veya hayat! Beni duy. Benim bunları bilmeye ihtiyacım var. Tekrar ayağa kalkmam ve kararlar vermem için. Bu kararlara önce kendim güvenebilmem için. Bi tiyatroya kanacak kadar saf mıyım hala ya da nasıl koşullara kurban gittim, bilmek istiyorum. Bilmeliyim. Çünkü, ayakta dimdik duran bir ben var ya görünürde: O şu an sadece bu soruların cevabını alma umuduyla ayakta. Zorla ayakta. Vücudunda çıkan garip yaralar, üst üste kabuslar, ağlama krizleriyle ayakta.
Üstelik derin kesikler, çirkin izler bırakır. Yara kapandığında bile, gördüğün her an, hatırladığın her defa o sızıyı duyarsın. Artık o yaraya sahibim. Sonsuza kadar. Her şeye peki ama bilmeliyim, sadece bilmeliyim ve o noktayı koymalıyım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder