İnsanlar arasındaki bağ. Gözümün önünde göbek bağı gibi bir imaj oluşur düşününce. sağlam veya çürük, güçlü veya zayıf bir bağ...
Büyüdükçe yanlış bildiğimi fark ettiğim kurallardan biri bu...Gerçek, benim gözümün önüne gelen resim gibi olsaydı, insanların birbirine aynı güçte ve aynı sağlamlıkta bağlarla bağlı olmaları gerekirdi. Oysa ortada iki bağ var. Şu an durduğum yerden bakınca olaya, revize versiyonuyla şöyle bir imaj canlanıyor zihnimde: her insan diğerini elleriyle tutuyor: sıkı veya gevşek...Bazıları tek eliyle laf olsun diye, bazıları -hani derler ya dört elle sarılarak. Bazen bu orantısızlıktan daha beter bir yalancılıkla: iki elle ama olabildiğine gevşek...
İşte bu yüzden sımsıkı tutuğumuz insanların öylece gidebilmesine anlam veremiyoruz. Ama biz? Bağımız? diyoruz. Bağımız diye bir şey yok benim bağım ve senin bağın var. Acı çekmek istemezsen yapacağın şey orantılı bağ kurmak. Fakat içten olmak istersen... Acı çekmeyi göze alacaksın demektir. Çünkü hesapsızca bağlanırken insanlara onun seni ne kadar sıkı ne kadar gevşek tuttuğunu hissetmiyorsun bile... umuramıyorsun da. Ve işte bu yüzden ellerini gevşetmeyi düşüemeyeceğin kadar sıkı kavradığın kollar kolayca kayıp gidince ne kadar yorulduğunu farkediyorsun. İkinizin bağını tek başına üstlendiğin için, ikiniz adına sımsıkı tutmaya çalıştığın için ne kadar kasıldığını.. O ellerinle artk kimseyi kavrayamayacğını, bağ falan kuramayacağını.. falan filan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder