Ağlamayacak kadar derim kalınlaşmamış dedim şimdi kendi kendime. Bu sırada tam olarak neye ağladığımı bilemiyordum. Düşündüm biraz, son zamanlarda ağlanmayıp rafa kaldırılan "ağlanacak şeyler" lisesini taradım. Hangisine ağlıyorum merak ettim, gerçekten. Ama listede bulamadım.
Bulsaydım, bir tanesi eksilmiş olacaktı sanırım. Bir tick atılacaktı yanına "ağlandı". Öyle hissettim... O zaman çıkacaktı listeden ve yükü kalkacaktı sanki.
O kadar kolay olmayabilir, hazırlıklı olsam iyi olur. Liste dediğim şey karışmış bir yün yumağı. İçinden cümleler seçiyorum. Ne kadar uzun, ne kadar kısa, ne kadar ağır bilmiyorum bile, yanına yaklaşamıyorum. Kendime kızıyorum son zamanlarda en çok. Yanlışlarım, döndürülemeyecek hatalarım, zaman kayıplarım ve körü körüne yaptığım her şeye kızıyorum. Başkalarından hesap sormak neye yarar? Kendinden sorduğun hesap kadar ilerlersin diyerek yükleniyorum. Umutlar giderek ortadan ayrılıyor, yol üzerinde sağda solda gördüğüm reklam panolarına dönüşüyor. "ilerlemek" anlamını kaybediyor..Nereye??
Şimdi durmak en kolayı..Sadece durmak. Bakmadan, görmeden, düşünmeden, silkinmeden. Olduğun yerde durmak. İlerlemeden, gelişmeden, en doğrusu ne, ne yapmalı demeden... Zaman durmuyor biliyorum. Zamana yetişmeye çalışırken de yol almamışım pek. Bırakıyorum. Kaya gibi dimdik durmamı sağlayan tüm silahlarımı yere bırakıyorum. Artık nereye olduğunu bilmeden yürümeyi reddediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder